14 Mayıs 2014 Çarşamba

ELVEDA GÜNEŞ!

          Güneşi arkamda bırakıp daldım karanlıklara, kara elmas diyarına. Elimde kazmam küreğim uzaklaştıkça güneşten, umuttan da bir o kadar uzaklaştım. Salladım kazmamı tüm gücümle dostluk uğruna, dostlarım uğruna ve bir parça ekmek uğruna. İşin aslında dostların derdi kara taştı, benimki ise ekmek. Onlara taş, kendime ekmek çıkardı kazmam her vuruşumda. Yoruldum, yoruldum ama pes diyemedim. Evde sefalet, evde açlık, evde borçlar beklemesin beni diye pes diyemedim. Dostların cüzdanları incelmesin diye pes diyemedim. Hergün biraz daha uzaklaştım güneşten elveda türküleriyle, oğlana bir bisiklet alabileyim diye. Bayramlarda boyunları eğilmesin çocuklarımın diye kayboldum karanlıklarda.

          Kayboldum karanlıklarda, soğuk toprak altında. Anlatması zordur yer altını; karanlık, soğuk, ve en kötüsü siyahtır. Hüznün rengiyle boylu boyunca uzanmış bir diyar, seni de boyar kendi rengine. Sevinç de, mutlulukta alın terleriyle yıkanır kara elmas diyarında. Hepsine dostlar için katlanırız biz. Evde bir parça kuru ekmek bekleyenler için kayboluruz hergün karanlıklarda.

          Unutmayın dostlar! Topraktan geldiniz, toprağa gideceksiniz! Ve biz madenciler topraktan geldik, toprakta yaşadık ve toprağa gidiyoruz. Unutmayın bizi Ey Dostlar! İki haftalık kalacaksam, hiç almayın beni anılarınıza. Unutmayın bizi Ey Dostlar! Anam, babam, eşim, çocuklarım size emanet. Babaları ve kardeşleri sizin için yok olanlara, sahip çıkmayı UNUTMA DOST!

          Bu son elvedamdı güneş, hoşçakal!