27 Mart 2013 Çarşamba

TABUT


Küçük küçük tuğlalarla ördüler koca koca duvarları…

Cennette yaşayan küçücük çocuklardı, hayalleri evrene sığmayan. Sokaklarda özgürce koşup oynayan, meleklerin koruduğu tanrı parçacıklarıydılar. Terli terli su içip hasta olmayan doğa üstü yaratıklardı her biri. Düştükleri zaman büyürlerdi. Kahve içince kararmaktan korkarlardı. Külahta dondurma yerlerdi, külahın sivri kısmıyla dondurmacılar kulaklarını karıştırıyor diye üstünden az ısırır dibini çöpe atarlardı. Meybuzuna maç yaparlardı. Seksek oynarlardı serçeler gibi seke seke. İçinden taso çıkan cips alırlardı mahalle bakkallarından, bazen üter bazen ütülürlerdi. Tekme tokat kavga ederler, sonra ateri oynamaya giderlerdi. Susam sokağı en büyük eğlenceleriydi. Geceleri rüyalarında "top kesici" amcalar teyzeler görürlerdi öcü olarak. Haa, birde bayramlıklarına sarılıp uyurlardı. Bacasından duman tüten ev resmi yaparlardı bu çocuklar. Yere düşen ekmeği üç kez öpüp başlarına koyarlardı, ne bir eksik ne bir fazla üç kez üç. Sonrada kemirirlerdi az ucundan ucundan. Kirli ellerle meyve yerler, mikropta kapmazlardı. Leblebi paylaşırlardı, "bi sana bi bana, bi sana bi bana" diye diye. Bir şeyi çok beğendiler mi “yaşasın!” diyen çocuklardılar ve  mutluydular her daim, hergün çikolata yiyemeselerde mutluydular.

Etraflarına, küçük küçük tuğlalarla ördüler koca koca duvarları…

Önce çizgi film büyüleri yaptılar onlara, pikaçu olup camdan atladılar ama düşünce büyümediler. Biraz daha büyüyenler yanlış eğitim sistemleriyle karşılaştılar. Hayalleri odalara kapatılıp üstünden kilitlendi. İki kere iki beş eder dediği için tokat yediler. Neden beş diye soran olmadı. Beden eğitimini, müziği, resimi değil matematiği seveceksin diye programlandırıldılar. Sınavlara koşuldular yarış atları gibi.

Küçük küçük tuğlalarla ördüler koca koca duvarları…

Üstü çikolata kaplı, çubuklu dondurmalarla tanıştılar, para üstüne sakız veren bakkal amcalarını terk edip süperhipermarketlere gittiler,. Gitmişken tik işaretli pabuçlar aldılar. Misket oynanmazdı bu marketlerde, bovlingle tanıştılar. Büsbüyük hamburgerler vardı burada, hepsini yiyemeyecekleri kadar büyük hamburgerler.

Küçük küçük tuğlalarla ördüler koca koca duvarları…

Büyüdüler, ekranlı, sihirli kocaman kutularla tanıştılar, “dave” oynadılar. Devrialem yaptılar kutularıyla. Ahh ah ne sihirliydi zamanla küçülüp cebe giren o kutu, ne muhteşem bir oyuncaktı. Saatlere büyü yapan bir sihirbaz mıydı yoksa? Yok artık “Kaplumbağa Terbiyecisi!”

Küçük küçük tuğlalarla ördüler koca koca duvarları…

Feysi, tiviti koşup geldi gogıl amcanın ardından. “Arkadaş kasmak, takipçi kasmak” diye bir şey çıkardılar ceplerinden. Hediyelerle geldiler, Noel Baba mıydı onlar? Beğenin dediler, beğendirin dediler. Popüler olun yalnız kalmayın dediler. Özgürlük getirdiler tüm çocuklara!

Küçük küçük tuğlalarla ördüler koca koca duvarları…

Ağaçlar nerde? Ağaçları görüyorduk… Dalları, yaprakları vardı, yeşildiler falan. Nereden geldi bu koca koca duvarlar? Pencere nerede? Işıkları kim söndürdü?  Işıkları kim söndürdü? Işıkları kim söndürdü?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder