Küçük küçük tuğlalarla ördüler koca koca duvarları…
Cennette yaşayan küçücük çocuklardı, hayalleri evrene
sığmayan. Sokaklarda özgürce koşup oynayan, meleklerin koruduğu tanrı
parçacıklarıydılar. Terli terli su içip hasta olmayan doğa üstü yaratıklardı
her biri. Düştükleri zaman büyürlerdi. Kahve içince kararmaktan korkarlardı. Külahta dondurma yerlerdi,
külahın sivri kısmıyla dondurmacılar kulaklarını karıştırıyor diye üstünden az
ısırır dibini çöpe atarlardı. Meybuzuna maç yaparlardı. Seksek oynarlardı
serçeler gibi seke seke. İçinden taso çıkan cips alırlardı mahalle
bakkallarından, bazen üter bazen ütülürlerdi. Tekme tokat kavga ederler, sonra
ateri oynamaya giderlerdi. Susam sokağı en büyük eğlenceleriydi. Geceleri
rüyalarında "top kesici" amcalar teyzeler görürlerdi öcü olarak. Haa, birde
bayramlıklarına sarılıp uyurlardı. Bacasından duman tüten ev resmi yaparlardı
bu çocuklar. Yere düşen ekmeği üç kez öpüp başlarına koyarlardı, ne bir eksik
ne bir fazla üç kez üç. Sonrada kemirirlerdi az ucundan ucundan. Kirli ellerle
meyve yerler, mikropta kapmazlardı. Leblebi paylaşırlardı, "bi sana bi bana, bi
sana bi bana" diye diye. Bir şeyi çok beğendiler mi “yaşasın!” diyen
çocuklardılar ve mutluydular her daim,
hergün çikolata yiyemeselerde mutluydular.
Etraflarına, küçük küçük tuğlalarla ördüler koca koca
duvarları…
Önce çizgi film büyüleri yaptılar onlara, pikaçu olup camdan
atladılar ama düşünce büyümediler. Biraz daha büyüyenler yanlış eğitim sistemleriyle
karşılaştılar. Hayalleri odalara kapatılıp üstünden kilitlendi. İki kere iki
beş eder dediği için tokat yediler. Neden beş diye soran olmadı. Beden
eğitimini, müziği, resimi değil matematiği seveceksin diye programlandırıldılar.
Sınavlara koşuldular yarış atları gibi.
Küçük küçük tuğlalarla ördüler koca koca duvarları…
Üstü çikolata kaplı, çubuklu dondurmalarla tanıştılar, para
üstüne sakız veren bakkal amcalarını terk edip süperhipermarketlere gittiler,.
Gitmişken tik işaretli pabuçlar aldılar. Misket oynanmazdı bu marketlerde,
bovlingle tanıştılar. Büsbüyük hamburgerler vardı burada, hepsini yiyemeyecekleri kadar büyük hamburgerler.
Küçük küçük tuğlalarla ördüler koca koca duvarları…
Büyüdüler, ekranlı, sihirli kocaman kutularla tanıştılar, “dave”
oynadılar. Devrialem yaptılar kutularıyla. Ahh ah ne sihirliydi zamanla küçülüp
cebe giren o kutu, ne muhteşem bir oyuncaktı. Saatlere büyü yapan bir sihirbaz
mıydı yoksa? Yok artık “Kaplumbağa Terbiyecisi!”
Küçük küçük tuğlalarla ördüler koca koca duvarları…
Feysi, tiviti koşup geldi gogıl amcanın ardından. “Arkadaş
kasmak, takipçi kasmak” diye bir şey çıkardılar ceplerinden. Hediyelerle
geldiler, Noel Baba mıydı onlar? Beğenin dediler, beğendirin dediler. Popüler
olun yalnız kalmayın dediler. Özgürlük getirdiler tüm çocuklara!
Küçük küçük tuğlalarla ördüler koca koca duvarları…
Ağaçlar nerde? Ağaçları görüyorduk… Dalları, yaprakları
vardı, yeşildiler falan. Nereden geldi bu koca koca duvarlar? Pencere nerede?
Işıkları kim söndürdü? Işıkları kim
söndürdü? Işıkları kim söndürdü?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder